18 Ekim 2010 Pazartesi

Turuncu kafa!


Nehirlerin dibine vurdum. Yeryüzüne çıkmam bir süreç... Göklerde uçtum toprakanaya inmem zaman aldı. Duygularıma kapılmadan, inişler çıkışlar olmadan bir düzlemde yaşamak daha sağlıklı olurdu. Ama ben tüm çabalarıma rağmen içime gömüldüm. En derinlerimde kendimi keşfettikçe herşeyin olması gerektiği gibi olduğuna bir kez daha inandım. Ne istiyorsam geliyor hayatta. Doğru zamanda ve doğru yerde. Hayatın kendisine hep güvendim. Akışın beni götüreceği yerden korksam da yüreğimdeki sevgiyle bıraktım kendimi dalgalara..Köklerim sapasağlam, yıldızım parlıyor. Pekçok defa benzer yollardan geçtim. Her defasında yeni bişeyler öğrendim. Farkına vardım. Tesadüf yok. Herşeyin bir nedeni var.
.................................
Kendime kızıp duruyorum. Az konuşuyorum ya her ağzımdan çıkanı tartıyorum. Yankılanıyor zihnimin içinde her soylediğim. Hatalarıma, kullandığım sözcüklere, düşünme şeklime kızıyorum. Yoruldum kızmaktan. Kızdığıma kızmaktan. Düşünme kalıplarımın nedenlerini bulup, kırıyorum zincirleri.

Sözlerim gümüş olsun istiyorum, sukunetim altın!

......................................

Hava serinledi iyice. Hala bisikletle takılmak çok güzel. Haftasonu yeni bir çift arkadaşımın evinden evime dönerken şehir öyle sessiz ve sakindi ki neredeyse ıssızlıktan korkacağım. Bu yeni arkadaşlarımı çok sevdim. Bana beni hatırlattılar. Maya takvimine daldık birlikte. Bir cumartesi akşamı istanbul'da bir arkadaşımın evinden eve gitmeye çalıştığımı düşündüm. Şu anda hiç istemediğim birşey bu. Suyum ben yaşadığım yerin şeklini alıyorum. Sakinse ben de sakinim. Yeni arkadaşımla new renaissance adlı ruhani kitapçıya gittik pazar günü. Şehrin merkezine bisikletle! Köprüden uçarak, yağmur çamur demeden...

..........................................

Güneşkız ve eşi balayına daha doğrusu balhaftasına gittiler, balev de bana kaldı. Bendiri, yünlerimi salona indirdim. Dans ettim, şarkılar söyledim, film izledim, sessiz günler de geçirdim. Helva pişirdim. Türk kahvesinin yokluğuna alışamadım. Alışmak da istemiyorum. Tulumbanoktacom'dan kurukahveci mehmet efendimi ısmarladım. Günler geçti, gelmedi. Varsın olmasın dedim, gidip kendime yeni bir çay aldım. Yaseminli yeşil çay. Yetmedi. Yunan marketine gidip yunan kahvesi aldim. Ertesi gün geldi tulumbacilar. Bir de Defne'nin arkadaşı Yasemin de getirmis bana. Cok sukur...Yudumluyorum...

...........................................

Tavukları evlerine koymam ilk gün birbuçuk saatimi aldı. Her yöntemi denedim. Gel bili bili, kış kış kış, sevgili Nevin'den öğrendiğim çekçe naaaa pipipi naaaaa! Yemekle kandırmaya çalıştım. Sokağın ortasından eve doğru çekirdek ve mısır karışımıyla bir yol çizdim. Yiyerek takip ederler diye...Yok, olmadı. Teker teker yakalamam gerekti. Komşuların bahçelerine kaçıyorlar, çalıların arasına giriyorlar. İkinci gün beni izlemeye başladılar bile, beşi birden. Nereye gitsem arkamdalar, pıtır pıtır geliyorlar peşimden...

............................................

Geçen gün Defne yogada bir hareketimi düzeltti, ben de böylece öğrendim ve daha dikkatli yapmaya başladım. Ama o an, hatamı bana gösterdiği an öyle bozuluyorum ki...Bağırıyor içim kendini korumaya alarak : 'düzgün yapamadım çünkü tam 7. kez yapıyorduk aynı hareketi. Gücüm kalmadı. Yoksa nasıl yapılacağını ben de biliyorum.' Kim bilir suratim ne halde icim bagirirken. Heh heh! Defneye sormalı..

'Hayır bilmiyorsun bızdık' diyorum bunun üzerine. Kendime gülüyorum. Neden bozuluyorum bilmediğime? Yanlış yaptığıma? Herşeyin doğrusunu bilemem. Ne saçma! Söylemese daha mı iyi? O zaman neden hocam o benim?Elbette gösterecek yanlışlarımı...

...........................................................................................

Aşk geldi, pencereden bakti, el salladi ve gitti son haftalarda.

Böylece geçmişteki aşklarla yüzleştim teker teker. Ay ben seninle olayimizi halletmiş, özürümü etmiş, teşekkürümü bildirmiş, yollarımızı çoktan ayırmıştım. Meditasyonlarda vedalaşmış, terapilerde bulunmuştum. Pardon nereden cıktın? Nedir halledemediğimiz? Gelme rüyalarıma. Bittin sen çoktan. Taşımak istemiyorum yükünü. Yalvarıyorum bırak beni. Bırakayım seni. Temizleneyim. Yıkanayim. Su şifa olsun, yıkasın geçmişi.
Yıkanıyorum.

Defne bu konuda da göstermeye çalıştı yanlışlarımı. Kokia konuştu defalarca bana. Kendimi görmem için yeni yollar açtı.

Sarsıldım!

Ben aşkı bi şekilde başka türlü öğrenmişim.

Aşkı benden iyi bilen olmaz diye düşünürdüm eskiden ama şimdi diyorum ki herhalde bende bir yerde hata olmuş.

Bakar mısınız? Aşk'ı baştan öğrenmek istiyorum ben.

Hindistan'da nasıl herşeyi bizden başka biliyorlar. Bizim ayıp dediğimiz, olmaz dediğimiz şeyler orada normal ve olur şeyler. Yemeği ellerimizle yemek gibi. Çünkü bambaşka koşullarda, başka şekilde yaşıyorlar. Oradayken nasıl da bildiğim , öğrendiğim neredeyse herşeyi baştan öğrendim. Zaman geliyor oradaki normal olan şeyleri olduğu gibi kabul edip yaşıyor insan.

Aşk da böyle olsun istiyorum iste. En baştan öğrenmek, aşk nedir? Bildiklerimi bir kenara koyup başlamak aşka.

Benim bildiğim 'aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk!'.

Aşk uğruna kurban olunmalı.

Son yıllarda yaşadıklarımdan öğrendiğim , gördüğümse böyle değil. Aşk için ölünce 'aşk' ölüyor.
Kurban olunan aşklar ya türk filmlerinde ya da ben kurban olduğumla kalakalıyorum.

4 günlük bir şey nasıl oluyor da beni bu denli yoruyor ve üzüyor. Nasıl buna izin veriyorum? Üzülmemeliyim deyip yan tarafıma çekemiyorum konuyu. Denedim, olmuyor.

Acı hissediyorum içimde. Derin bir acı. Bu acıyı itemiyorum geri. Acı geliyorsa kabullenip acıyı yaşıyorum.

Ama çözmek istiyorum neden bu acı , hep aynı acı! geliyor her aşkta.

3 yıl ,3 ay, 3 gün olmuş farketmeden.

Nasıl bir boşluk var içimde ve ben aşkla o boşluğu dolduruyorum. Aşk gidince o boşlukta beni acı bekliyor. İhtiyacim var sevilmeye, övülmeye,beğenilmeye...Onlar olmayinca idrak edemiyorum güzelliğimi. Ben tanrıça olayim. O tanrı. Birleşelim.

Kaçamıyorum.

Her an her cümlemiz kafamın içinde tekrar ediyor. Nasıl da güzel bir ruh yarabbim. Ne güzel yaratmışsın. Ne yumuşak bir kalp. Nasıl da bilge...hayran kaldım.

Gülümserken buluyorum kendimi. Aşkın olma ihtimaline gülümsüyorum.
Olmadığını bile bile.
Sonra 'çık hayatımdan' diye bağırıyor içimde bir ses.
Oysa çoktan çıktı. Hatta hiç girmedi bile bu kez hayatıma.
Neye ve kime bağırıyorum?
'Gitmesine izin veriyorum'a çeviriyorum içimdeki sesi.

Nasıl bir acı bu? Kalbimdense karnımın tam ortasında derinde bir acı...içimdeki çocuğun acısı,ruhumun- merkezimin acısı. Karnıma birsey saplanıyor sanki ve titreterek, hıçkırtarak çıkıyor sonra.

Ve acı istemiyorum ben. Bu acıyı dönüştürmek istiyorum.

Her ne olursa olsun bir günlük de olsa aşka değer. Çünkü aşk çok güzel diyorum.
Etrafımdaki tanıdığım ve tanımadığım insanlara gülücükler saçıyorum aşık olunca. Kimyam değişiyor. Ve elimden hiçbirşey gelmiyor. Aşk geldiğinde 'yok ben almayayım, iyiyim böyle' diyemiyorum. 'Hoşgeldin' diye kollarımı açmaktan alıkoyamıyorum kendimi. 'Ben hazır değildim aslında ama madem geldin demek ki zamanı gelmiş' diyorum.

Bir de herşeye ne kadar çok anlam yüklüyorum. Tesadüf yok ya bana göre; bir gün önce tüm benliğim ona doğru çekilirken , ertesi gün yolda karşılaşmamızı tesadüf olarak göremiyorum. Sanki allah tarafından böyle isteniyor ve buluşturuluyoruz diye düşünüyorum. it is meant to be misali...

Bu benim yüklediğim anlam doğru değil , şimdi görüyorum ama bilmek istiyorum. Ne oluyor? Nasıl oluyor da karşılaşıyoruz peki? Nasıl öylesine yakın hissediyorum kendimi ona. Nasıl bir bağlantı hissediyorum aramızda? Birbirimizi yıllardır tanıyormuşçasına yakın...Benim hissettiklerim hikaye mi?Hislerimi de mi kurguluyorum? Çok korkunç! Gerçek değil mi? Nasıl güveneceğim hislerime?

Kalbimin çarpmasına bayılıyorum. Her Allah'ın günü böyle bir heyecanla kalmak istiyorum.

Ama bu kadar zor olamaz aşk..Yiyemiyorum, içemiyorum, uyuyamıyorum.
Ben bir yerlerde hata ediyorum.

Aşk dünyam çöle dönmüşken bir anda sanki şelaleler coşuyor, mucizeler gerçekleşiyor. Bir bakış, bir gülümseyiş kalbimi hoplatıyor. Aşık olmaya aşıgım ben en çok.

Peki çektiğim melek kartları, tarot kartları nasıl oluyor da beni onlar da kandırıyor. Olacağına inandırıyor beni. Olmadığını gördüğümde tekrar çekiyorum kartları 'bana bu kez ne söyleyeceksiniz bakalım ' diyerek. Neye ihtiyacım varsa onu söylüyorlar o an. Enerjimi nereye yönlendirmişsem oraya dokunuyor hepsi. Tüm yollar, tüm kartlar aynı kapıya çıkıyor.

Enerjim ona doğru akmasın artık. Kendime döneyim diyorum. Yaşadıklarıma da hala şükrediyorum. İnsan kendini aynasinda goruveriyor iliski icindeyken. Hiçbir kıpırtı olmamasından iyidir diye düşünüyorum.
Benim hissettigim aşk değilse ne peki? Bilmek istiyorum.
Neyse ki hayat uzun. Ve benim daha çok zamanım var aşka.
Aşkın her halini yaşamaya.
Cesaretim eksilmiyor adeta daha da yürekleniyorum yeni aşka.
Bıkıp uslanmak nedir bilmiyorum.
Düşünerek bulamazsın diyorum.
Dualar ediyorum.
Defalarca aynı mantrayı tekrar ediyorum:
Hayata güveniyorum. Hayatımda herşey yolunda, ilahi ışık benimle.. Karşıma çıkan herşeyin bir nedeni var. Bana öğretmek ve beni büyütmek üzerine.
............................................
Ayın haresi turuncu bu gece. Benim de en sevdiğim renk turuncu oldu burada, hemen her yerde yakalıyorum turuncuları.
Yeni aşk bir turuncu kafa olabilir mi :)
Aylin