26 Ağustos 2011 Cuma

Sihirli Damlalar



Portland’a geleli iki hafta oldu. Geldiğimden beri bugün yogamın en güzel günü. Vücudum yumuşamaya başladı. Pekçok şeyin etkisi var tabii; bu sefer jetlag denen sersemlik fena vurdu, ancak kendime geldim. İstanbul’da oturarak geçirdiğim zaman burada morbisiklet tepesinde geçiyor. Bacaklarım alışmaya çalışıyor.

Öyle güzel ki insanın bildiği yere varması,hem de evi gibi hissettiği bir yere varması. Hiç koşturmuyorum, nasıl olsa herşeyin yerini biliyorum. Ve bir de yeterince zamanımın olduğunu bilmek çok rahatlatıyor beni. Yani hala kitapçıya gitmedim ama biliyorum ki kitaplar orada, 3-5 blok ötede, ben buradayım.

Bugünlerde Varanasi’nin gönlüme düşme sebebi de bu aslında. Oraya da ikinci ve hatta 6 ay içerisinde 3. kez gittiğimde de aynı hislere bürünmüştüm. Orada da evimde hissediyordum kendimi. Nerden ne alınır, ne yenir ,ne içilir keşfetmeme gerek yok, zaten biliyorum. Faklı bir doyum hissine kavuşuyor insan bildiği bir yere vardığında. Ve her bir güzelliği gördüğünde ‘evet’ diyor’ işte bu yüzden çok istedim tekrar gelmeyi buraya, işte bu yüzden çok seviyorum burayı.’ Onaylanma hissi. Kendi kendini onaylama. Onayladıkça mesut oluyorum.



Yine ‘ upgrade’ oldum sanki Portland’da. Çeşitli bitkilerin çiçeklerinden, kabuklarından, tohumlarından yapılan özyağlarla tanıştım. Tanışıklığım vardı tabii ama samimiyetimiz oldukça arttı. Son iki yıldır kendime ve en yakınımdakilere güzellik malzemeleri ve ilaçlar yapıyorum arada sırada. İçine güzel kokular versin diye aromatik yağlar koyuyorum. Mümkün olduğunca Türkiye’de bulunan en saf yağları kullanıyorum. Ya da başım ağrıdığında, cildimde bir pürüz olduğunda lavanta yağı sürüyorum. Aslına bakarsanız lavanta yağım olmadan pek evden çıkmıyorum. Çünkü yağların insanın modunu yükseltme, rahatlatma, moralini düzeltme, enerji –huzur verme etkisi var. Kalabalıkta yürürken ya da bir yere varıp da taakatten düştüğümde birkaç damla ile lavanta bahçelerine dalıyorum. Dedim ya burada bir tık daha attı zihnimde. Aslında aromatik yağların faydaları çok daha fazla ve bunları görmeye, ilgilenmeye, okumaya ve kullanmaya başladım. Herbir yerime ayrı bir yağ. Herbir soruna ayrı bir çözüm var. Misler gibi de kokarak rahatsızlıklarıma çareleri damlalarda buluyorum.



Aklımda bir ampül daha yandı işte bu özlerle ilgili. Bir damla yağ için o kadar çok bitki kullanılıyor ki bitkisel ilaçlardan ve çok sevdiğim bitki çaylarından çok daha etkililer! Direkt olarak kana geçiyor ve beyni etkiliyorlar, e bildiğiniz üzere herşey beyinde bitiyor. Tüm vücüdu beynimiz yönlendiriyor. Bir damla öz ile çok güçlü ve anında cevap alabiliyoruz. Eskiden bu özleri çıkarabilmek için daha fazla zahmet gerekiyormuş o yüzden ulaşmak çok daha zor ve pahalıymış. Sadece krallar, kraliçeler ,brahmanlar vs. kullanabiliyormuş. Şimdi sistem gelişmiş tabii yağlar çok daha kolay disitilize edilip çıkarılıyorlar ve ulaşılabilir fiyatlardalar. Ama bu noktada çok dikkat etmemiz gerek. Aromatik yağlar %100 saf olmadığı sürece,bitkiler tam toplanma vaktinde toplanıp,usulüne göre kurutulmadığında bir işe yaramıyorlar. Yani kimyasal koku verilerek oluşturulmuş yağların hiçbir faydası yok. E gercçekten bitkilerin özünden yapılanlar için yine de biraz paraya kıymamız gerekiyor.



Bu sihirli damlalar ile pekçok duygusal, fiziksel ve ruhsal rahatsızlık halleri giderilebiliyor. %100 saf olduğuna güvendiğimiz yağlar cilde direkt olarak temas edebiliyor. Buharından faydalanılabiliyor ya da ağzımıza damlatıp, suyumuza katıp yutabiliyoruz. Ayaklarımızın tabanında herkesin bildiğini varsaydığım üzere tüm vücudumuzun bağlantı noktaları var. Ayağımızın altına yağları sürersek mucizevi etkiler hemen kendini gösteriyor. Güvenli, saf ve şifalı. İncil’de 188 defa aromatik kutsal yağlardan söz edildiği söyleniyor. Mısırlılar tıp alanında, ilaçlarda, güzellikte ve yemeklerde kullanmışlar aromatik yağları. Mısır’da tapınaklarda hazırlanırmış. Tapınak duvarlarında ,hiyerogliflerde karışımların reçetelerini bulmak mümkünmüş. Yunanlılar masaj terapilerinde ve güzel koku olarak; romalılar da sağlık ve hijyen konusunda. Hijyen deyince aklıma geldi. Ev temizliği yaparken kovaya atacağımız birkaç damla yağ hem antiseptik olarak mikroplardan arındırıyor hem de şahane gibi koku sarıyor her yanı. Bilim insanları da kutsal yağları araştırıp onaylıyor. Neden hastalanıyoruz? Hücrelerimizde oksijen eksikliği olduğu için. Cildimize temas eden özyağların molekülleri çok küçük , o yüzden hemen emilip kana geçiyor, en fazla 20 dakika sonra hücrelere ulaşıp etkisini gösteriyorlar. Kanımız ve hücrelerimiz temizlenip yenileniyor. Doğanın kendisinden gelen yağların antiviral, antibakteriyel, antioksidan ve travma çözücü özellikleri de var. Örneğin kekik yağı doğal bir antibiyotik. Hap yerine yerine aynı sıklıkta kekik yağını boş bir kapsüle koyup yutarsak kimyasal antibiyotik ilaçların yaptığı görevi yapıyor, hem de bize hiçbir zarar vermeden. Ayrıca tedavi sürecinde kimyasal ilaçlara nazaran vücut özyağlara çok daha hızlı cevap veriyor.

Travmalarımız ise hepimizin var!!!! Elif arkadaşım tramvay der onlara:). Beyinlerimizde travmalar için özel bir oda ayrılmış. ‘Amigdala’ diye bir bezecik. Orada saklanıyorlarmış ve çözmek istersek gidip bu odanın kapısını tıklatmamız gerekiyor. Aksi takdirde tüm yaşam boyu odanın kapısı kapalı, taşmak üzere ,travmalarımız birbiriyle arkadaş olmuş , kurtarılmayı bekler halde gözümüzün içine bakıyorlar. Koku alma duyusu ile ulaşılabilir konumdalarmış. Yağları kokladığımızda hemen saklandıkları odayı uyarıyoruz ve şifalandırabiliyoruz. Yani kapıyı aralayıp onları bir bir serbest bırakıyoruz. Yastığımıza ya da çamaşırlarımıza damlatırsak kapı usulca çalınıyor.

Hem hamileler için, hem bebekler, çocuklar,kediler, köpekler,atlar hatta inekler(!) için güvenli. Ama tekrar etmek istiyorum %100 saf ve doğal olduğu sürece. Ben İstanbul semalarında salınırken Ekolife’dan alıyorum yağlarımı. Başka yerlerde de aynı markayı bulmak mümkün tabii. Ekolife’ın sahibini çok seviyorum. Hem bilgilidir, hem bilgisini paylaşır. Uzun uzun anlatır. Şifa dolu yaşamını gözlerinin ve dükkanının ışığıyla yansıtır, insanı şevklendirir.

Portland cennetinde böyle mis kokular ile geçiyor günler. Artık dişmacunu dahil
hiçbir ürün almayacağım. Çünkü hepsini kendim yapabiliyorum. İhtiyacım yok. Hiçbir kimyasal ilaç kullanmıyorum . Çünkü ilaçlardan daha güçlü sihirli damlalarım var. Ama Allah göstermesin, insanın başına herşey gelebilir. Batı tıbbında çare arayabilir. Hepimizi doğa-anaya emanet ediyorum. Şifada kalın…

4 yorum:

  1. Aylincim ne şahane anlatmışsın! Ellerine sağlık. Çok güzel yağları senden de alabilir miyiz? İstanbul'a götürecek misin?

    YanıtlaSil
  2. Ca'nım,çok güzel bir anlatım ve faydalı iksirleri tanıtım..Yüreğine sağlık...Güzel yazıların ve güzelliklerin devamını dilerim..

    YanıtlaSil
  3. Teşekkür ederim Defnecim..Çok istiyorum ama bakalım gumrukcu amcalar ne diyecek bu duruma??Atinaya kadar geliyormus yaglar..Olmadı karsılıklı oradan taşırız.. :)

    YanıtlaSil
  4. Çok teşekkürler Fıratçım..;)

    YanıtlaSil